Zeval Vakti Neden Uyunmaz? Toplumsal Cinsiyet ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
Zeval vakti, İslam’ın namaz vakitlerinden biri olarak bilinse de, benim için aslında çok daha geniş bir kavram ifade ediyor. “Zeval vakti neden uyunmaz?” sorusu, sadece dini bir mesele olmanın ötesinde, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi büyük meselelerle de bağlantılı. Çünkü, aslında sokakta, işyerinde, toplu taşımada gördüğümüz pek çok sahne, bu sorunun yalnızca fiziksel değil, toplumsal bir boyutta da önemli olduğunu gösteriyor. Bu yazıda, zeval vakti ile ilgili toplumsal cinsiyet temelli düşüncelerimi, gözlemlerimi ve bunların sosyal adaletle nasıl kesiştiğini paylaşmak istiyorum.
Zeval Vakti: Toplumsal Cinsiyetin Kişisel ve Kamusal Alandaki Yansıması
Zeval vakti, öğle ile ikindi namazı arasındaki bir dönemi ifade eder. İslam’da bu zaman dilimi, özellikle işlerini bitirmiş, günlük rutinlerini tamamlamış kişiler için oldukça önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak, günümüzün hızla değişen sosyal yapılarında, bu zaman dilimi sadece dini bir olgu olarak kalmıyor. Birçok insan, gündelik hayatında zamanını nasıl yönettiğine, iş ve özel hayatını nasıl dengelediğine bağlı olarak farklı etkiler yaşıyor.
Örneğin, bir sabah, İstanbul’daki yoğun trafikte bir minibüste yolculuk ederken, önümdeki genç bir kadın telefonda konuşuyordu. Ne konuştuğunu tam olarak duyamadım ama yüzündeki ifadeden, ne kadar stresli olduğunu anlayabiliyordum. O anda düşündüm, acaba “zeval vakti” bizim için ne ifade ediyor? Birçok kadın için, o anı değerlendirebilme fırsatı, genellikle “uyumak”, “dinlenmek” gibi basit bir ihtiyaç olmaktan çıkmış durumda. Kadınlar, sürekli bir sorumluluk duygusu ile hareket etmek zorunda kalıyorlar; bu, zeval vakti gibi toplumsal ritüellerin bile yük oluşturmasına yol açıyor.
Gündelik Hayatta Zeval Vakti: Çalışan Kadınlar ve Zamanın Kısıtlılığı
Sokakta ya da ofiste, çalışan kadınların zamanı genellikle, toplum tarafından nasıl şekillendirildiği konusunda düşündürücü bir örnek sunuyor. Zeval vakti, aslında dinlenme, rahatlama veya içsel huzuru bulma zamanı olabilirken, birçok kadın için bu zaman dilimi “işlerini yetiştirme” süresi haline geliyor. İş yerlerinde, evde, ya da sokakta kadınların yaşadığı bu zaman baskısı, toplumsal cinsiyet rollerinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler için genellikle daha esnek bir dinlenme zamanı varken, kadınlar toplumsal beklentilerle yüzleşiyor ve bu yüzden bazı ruhsal ihtiyaçları geri plana atılıyor.
Bir örnek vermek gerekirse, geçenlerde arkadaşım Burcu’yla kahve içerken, bana her zaman her şeyin mükemmel olması gerektiğini söyledi. “Çalışırken çok zorlanıyorum, evde işim bitmiyor, sosyal hayata da zaman ayıramıyorum,” dedi. Zeval vakti gibi, aslında dinlenmek için belirli bir zaman dilimi var ama Burcu gibi çalışan kadınlar, buna zaman ayıramıyor. Onun yerine sürekli başka sorumluluklarla meşgul oluyorlar. Bu durum, kadınların sosyo-ekonomik eşitsizliğinden ve geleneksel rollerinden beslenen bir dinamiği gözler önüne seriyor.
Zeval Vakti ve Erkeklerin Perspektifi: Sosyal Beklentiler ve Özgürlük
Erkekler için de durum farklı değil. Zeval vakti, kadınlar gibi yüklerden arınmış, dinlenme ve rahatlama zamanı olabilse de, özellikle modern toplumda erkeklerin üzerine yüklenen roller, onların da bu zaman diliminden yeterince faydalanmalarını engelliyor. Toplumda, erkeklerin sürekli çalışmaları, üretken olmaları ve başarıya odaklanmaları bekleniyor. Bu, erkeklerin zihinsel ve fiziksel sağlığını tehdit eden bir durum yaratıyor.
Bir başka örnek, iş yerinde bir arkadaşımın sürekli “Çalışmadan durmak, zaman kaybıdır” söylemi. Bunu duyduğumda, toplumsal cinsiyetin ve çalışma kültürünün aslında insanları ne kadar sıkıştırdığını fark ettim. Zeval vakti, bir nevi dinlenme zamanı olsa da, erkekler bile zamanlarını kendilerine ayıramıyor. Burada “ya böyle olursa?” sorusu devreye giriyor. Eğer tüm toplum, sürekli üretmek zorunda hissediyorsa, bu, psikolojik olarak bizi nasıl etkiler? Yani dinlenmek veya zeval vaktini “kendimize ayırmak”, bir lüks mü yoksa hakkımız mı?
Zeval Vakti ve Çeşitli Sosyal Gruplar
Zeval vakti, yalnızca kadın ve erkek arasındaki farklarla ilgili bir mesele değil. Toplumun farklı kesimleri için de farklı anlamlar taşıyor. Örneğin, yaşlılar için bu vakit, bir tür ruhsal yenilenme zamanı olabilirken, gençler için okul ya da iş hayatının koşuşturmasında kaybolmuş bir fırsat olabilir. Bu noktada, toplumda çeşitli grupların, özellikle düşük gelirli ve kırılgan kesimlerin, zeval vakti gibi zaman dilimlerinden ne kadar mahrum kaldığını sorgulamak önemli. Çünkü bazı gruplar, sosyal eşitsizlik ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu gibi fırsatları değerlendirme lüksüne sahip olamıyorlar. Onlar için zeval vakti, genellikle daha çok iş yapma zamanı olarak algılanıyor.
Sosyal Adalet ve Zeval Vakti: Hangi Fırsatlar Kimin İçin?
Sosyal adalet açısından bakıldığında, zeval vaktinin herkes için eşit fırsatlar sunduğu söylenemez. Çalışma koşullarına, yaşam standartlarına ve toplumsal cinsiyet rollerine göre değişen bu fırsatlar, aslında daha büyük bir eşitsizliğin belirtisi. Bir kadının iş yerindeki, evdeki ve toplumsal alandaki sorumlulukları, onun bu tür zaman dilimlerini nasıl geçireceğini belirliyor. Aynı şekilde, gençlerin, yaşlıların ve farklı toplumsal grupların da bu fırsatlardan ne kadar faydalandığı, toplumsal eşitsizlikle doğrudan ilişkili.
Sonuç: Zeval Vakti ve Toplumsal Cinsiyetin Geleceği
Zeval vakti, aslında sadece bir dini zaman dilimi değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çeşitlilik ve sosyal adaletle ilgili çok daha derin bir mesele. Hem kadınların, hem erkeklerin, hem de diğer toplumsal grupların bu vakti nasıl değerlendirdikleri, toplumda daha eşitlikçi bir yapıya nasıl dönüşebileceğimizi de gösteriyor. Hepimizin eşit fırsatlara sahip olduğu, dinlenebileceğimiz ve kendimize zaman ayırabileceğimiz bir dünya kurmak, ancak bu soruları sorgulayarak mümkün olabilir. “Zeval vakti neden uyunmaz?” sorusu, aslında bizlere yaşamı nasıl daha adil ve insana değer bir şekilde yaşamak gerektiğini anlatıyor.